24 Ocak 2012 Salı

Kalaba

   Tekliğin çoğalmasıyla oluşur kalabalıklar.
Gerek insan gerek diğer canlılar, maksat bir birleşim olsun ya da olmasın, bir amaç uğruna aynı ortamda bulunmaktır kalabalık. Bazen nesneye bile hükmedebilir bu kavram. Bazen ise soyuttur… Genel geçer mantığı ise “çokluk” tur.
İnsanlarda farklı farklı hisler uyandırır kalabalıklar. Kimi için eğlence hissiyatı iken kimi içinse sinir bozucudur. Kargaşadır çoğu zaman. Bazen yalnızlığın küstahça bir oyunu gibi gelir, yüzleri yabancı insanlar topluluğu arasında  kaybolmak.   

 İnsanın kaderidir. Evrenin düzeninden ayrılmaz bir gerçektir. Yaşam belirtisidir temel olarak. Bu düzen devam ettiği sürece çoğalacaktır kalabalıklar. Oyuncular sürekli değişir, fakat bıraktığı hisler ve izler her daim aynıdır. mutluluk, huzur, endişe, hüzün ve hüsranlar..

23 Ocak 2012 Pazartesi

yirmi dokuz

   Yazmak istediklerim var, konuşup çizdiklerim kadar.
Niçin yazarlar?
Belleğe atılan üzeri toz tutmuş kelimeler boşa gitmesin diye,
kağıt üzerinde pozlandırmak ya da, eylemsiz düşünerek yorulmaktansa yazılanlar karşısında,
muhalefet olmayan kağıt üzerinde özgürce tatmin olmaktır belki de o an ki hâlet-i ruhiyat.
Her ne olsa da fark etmez. Düşünmeden konuşmaktan daha asildir yazmak..
   İçeriğin hiç bir önemi yoktur çünkü; tek bir harfin bile yirmi sekiz alıcısı vardır aslında.
Oku dedi melek en zor zamanda. 'İkra'. Hatta ve hatta oku dedi aynı melek ilk insana.
Yazılmış olan bir şeyler vardı, ta o zamandan bu zamana.
Pembe anlatılmak istense de, anlaşılanın mavi olmasında bir sıkıntı yok.
Maviyi de göreceksin ki, pembeyi ayırt edebilesin evvel zamanda.
Düşün şimdi, 'yazı' denen şeyin ucunu bucağını.
Dene bakalım, yakınlaştıkça harfleri gösterecek mi ufuk çizgisi sana ?..