21 Ağustos 2013 Çarşamba

Farkındalık

Hoş geldin ıssızlık. Susamış gibi bir halin var,
gel içeri biraz soluklan.
İhtiyacın olan bir kaç yudum dolapta biraz var.
Kimlerden geliyorsun anlat biraz..
Kaç kapıdan döndün kaçıyla ağırlandın?
Sevdiklerinde olmuştur, kovulduğun bazen..
Bunalıma sürüklediklerin mi birikimin, susmasını öğrettiklerin mi?
Sahiden,
niyetin bozmak mı yoksa olgunlaştırmak mı senin !?
Kim neyi alırsa nasibi mi sıraya dizdiklerinin?
Çok anlatırlar seni etrafta, suallerim, hakkındakilerin.
Çok yıkıp geçtin belki..Çok öğrettin de sonrasında.
Kızmalı mıyım sana emin değilim.
Belki teşekkür etmeliyim sağladıklarının adına.
...

Teşekkür ederim.
Kalkıyor musun? Çok az kaldın dinlenseydin.
Anlıyorum daha çok çalacak kapın var.
Varlığın kapıdakinin farkındalığına kadar.
Tekrar gel, ben yine ağırlarım seni.
Senden öğrendiğim, öğreneceğim daha çok şey var.
Hoşça kal..
..Benim de yapacak işlerim,
 ilgi göstermem gereken bir hayatım var.
                                                                                   

18 Şubat 2013 Pazartesi

Melodram

Zamansız açıldı perde,
ne dekor hazırdı ne muhavere.
Roller rastgeleydi.
Tevâfuk, tesadüf sence adı neydi?
Kimse bilerek seçmedi kendi kaderini.

Oynuyoruz işte elimizden geldiğince,
Elden de bir şey gelmiyor ya, hadi neyse..
Kendimiz olmaya cesaretimiz nerede?
"Kendin olmak" da göreceli mi sence?

Yanlışlar ve doğrular, güzeller ve çirkinler..
Bakış açısına göre değişen şeyler.
Değişen her şey gibi,
sen, ben de biraz öyle gibi..

Aynı açıya denk gelme ihtimalimiz kadardı belkide mutluluk..
Sustuk.

Zaman aşımında bu sahne, kapansın perde.

Alkış yok, herkes sustu. Zaten hiç kimse yoktu.
Yorulduk.

Tebessümle ağladık, kahkahayla haykırdık.
Yine de sustuk.

Nafile,
hayatın ta kendisi işte bu sahne.
Oyun bitene, bitirilene kadar ikinci, üçüncü, dördüncü perde..

20 Ocak 2013 Pazar

Sabrın Sonu Selamet

Kepengini indirdim dünün bu gece.
Yorgun düşüncelerle yoruldum.
Kimsesizce, kendi nezdimde.
Hayatı çözebilecek kadar deli olmayışım,
delillerini sundu her saat, her saniye.
               Düşünüyorum yine..

Sonu selamet eden sabır mıydı?
Yoksa alışmak mı?
Geleni beklemek miydi değişmek?
Olanı sindirmekte miydi keramet?
Hangimiz diyebildik hayata,
"Sen sağ, ben selamet?"

Neyi boş verebildik ki biz içimizde?
Dağıttığımız aklımız yalnızca dilimizde.
Öğrenecek çok şey var,
öğrenmeye "gönüllü" olmasa bile..